saat

21 Nisan 2016 Perşembe

Reenkarnasyon (Ruh Göçü)

Reenkarnasyon, insan ruhunun ölümden sonra göç ederek başka bedende yeniden dünyaya gelmesi olarak bilinmektedir.
Daha çok Asya inançlarında görülen bu durum, günümüzde dünyaya yayılmış bir haldedir. Reenkarnasyon olayına inanan dünya üzerinde bir milyardan fazla insan bulunmaktadır. Reenkarnasyon kavram son derece eskidir. Eski olmasının yanı sıra geçmişte birçok toplumun yaşantısını da etkilemiş olan bir inançtır.
Yapılan incelemeler ve bulgulara göre birçok bilinen dini alan (İslamiyet de dahil olmak üzere) reenkarnasyon kavramının etkisinde kalmıştır.

Bilinen Batı tarihinde ilk kez Pisagor ve Platon gibi bazı eski Yunan bilgin ve filozofları  tarafından dile getirilmiş olan ruh göçü kavramı, aslında çok eski çağlardan beri, eski Mısır, Kelt, Maya ve İnka uygarlıkları gibi birçok Uygarlıkta bilinen ve kabul görmüş olan bir kavramdır. İskandinav mitolojisinde de ruh göçüne ilişkin öğeler bulunmaktadır.

Dünya üzerinde bilinen birçok toplum ve din reenkarnasyonu farklı şekillerde yorumlayarak, kültürleri arasında yer vermişlerdir.

Bunlardan Bazıları Şunlardır;

Şamanizme göre reenkarnasyon: Şamanizm Asya'da Türk din kültürünün en önemli parçalarından birisidir. Şamanizmde ölümle ilgili olarak pek çok önemli olay üzerine durulmaktadır. Ölenlerin ruhlarının öte alemlere gittiğinin kabul edilmesi de bunların başında gelmektedir. Şamanizme göre insanın üç ruhu vardır. Öldükten sonra bu üç ruhun ayrı ayrı yerlere gittiğine inanılmaktadır. Biri mezarda bedenle kalmakta, biri ruhlar alemine gitmekte ve diğeri de göğe çıkmaktadır. Bu durumla birlikte ruhların gölgeler diyarına giderek yaşamlarına burada devam ettiklerine dair bir inanış vardır. Bu inanışla birlikte ruhun istediğinde tekrar doğabileceğine inanılmaktadır. Bu da bir anlamda Şamanizmde reenkarnasyon inancının olduğunu göstermektedir.

Hinduizme göre reenkarnasyon: Asya'nın köklü inanışlarından olan Hinduizmde reenkarnasyon kavramı temel taşlardan birisidir. Hint geleneksel kültürü içerisinde de geniş yer bulan reenkarnasyon, Hinduizmden Türkçe'ye çevrilirken tenasüh olarak çevrilmektedir. Ancak bu durum tam anlamıyla reenkarnasyon kavramını karşılamamaktadır. Tenasüh kavramının açıklanmasında ruhların dünyaya gelip gitmeleri konusunda ceza veya ödül olduğu inancı vardır. Yani ruhlar dünyaya ödül veya ceza olarak yeniden gönderilirler. Ancak reenkarnasyonda ruhlar yeniden beden bulurken ceza veya ödül için bunun olmadığı görüşü vardır.

                            KÖPEKBALIKLARI

En büyük türü olan Balina Köpekbalığı dışındaki hariç hemen hepsi etçildir. 350 den fazla çeşidi ile tüm dünya sularında kendine yaşam alanı bulabilmiştir. Kemikleri yoktur, tüm iskelet yapısı kıkırdaklıdır. Hareketsiz kaldıklarında solumaları durduğu için sürekli hareket etmek zorundadırlar(Birkaç türü hariç). 

Köpekbalıklarının yaşadığı yerler

Hem okyanusta hem de tatlı sularda bulunabilirler. Tropik sularda, kuzey denizlerinde ve Akdeniz’de çoğunlukla derinlerde rastlanırlar. 

Köpekbalığı'nın özellikleri

İskeletleri kıkırdaktandır. Vücutlarının büyük kısmı zımpara gibi bir madde ile kaplıdır. Ağızları başın altında bulunur. Keskin birkaç sıra dişleri bulunur. Yumurtlayan ve doğuran türleri vardır. Çeşitleri: Harhariyas, güneşleyen köpekbalığı, çizgili köpekbalığı, mavi köpekbalığı, çekiç köpekbalığı, camgöz, vatoz, keler bilinen Ünlü türleridir. 

Köpekbalıklarının genel bilgileri

- Ortalama yaşam süreleri: 25 yıldan az - En uzun yaşayan tür: Spiny Dogfish - Üreme şekilleri: Ovipar,Vivipar,Ovovivapar - Gebelik süresi: 9-24 ay arasında - En büyük köpekbalığı: Whale Shark (Rhinocodan Typus) - En küçük köpekbalığı: Divarf Dogshark (Etmopterus Perryi) - Ort. Yüzme Hızları: 1 m/sn 35 km/sa - En güçlü ısırık: Dusky Shark (Carcharhinus Obscurus) 

Köpekbalıkları (Selachii) takımından, torpido veya mekik gövdeli, sivri burunlu, ağızları alt tarafta olan ve solungaç yarıkları boynun iki yanında bulunan, kıkırdak iskeletli yırtıcı balıkların genel adı. Denizlerde yaşayan 250 kadar türü bilinmektedir. Bunların 27 türünün insanlara saldırdığı tesbit edilmiştir. Bazı türler tropik nehirlerin tatlı su ağızlarına kadar sokulurlar. Boyları 30 cm’den küçük olanları olduğu gibi 14 metreye ulaşanları ve ağırlıkları 18 ton gelenleri vardır. Derileri pulsuzdur. Üzeri zımpara gibi sert ve pürtüklü bir maddeyle kaplıdır. Kuru derileri eskiden marangozlar tarafından zımpara kağıdı yerine kullanılırdı. Boyunlarının yan tarafında çoğunlukla beşer solungaç yarığı bulunur. Bu sayı bazılarında altı veya yedi olabilir. Solungaçlarının kapakları yoktur. Solunum için su, ağızdan alınarak solungaç yarıklarından pompalanır. 


                                                                                                                                                                       Köpekbalıklarının yüzme (hava) keseleri bulunmadığından ve suda ağır olduklarından, batmamak için sürekli olarak yüzmek zorundadırlar. Bu sayede su kesintisiz olarak ağızdan girerek solungaçlardan pompalanır. Balina köpekbalığı ise, ağzı açık olarak yüzdüğünden su akımı kesintisizdir. 

Gelişmiş geniş yüzgeçleri, bir su kanadı gibi kullanılarak ağır gövdeyi devamlı yukarı kaldırırlar. Bazılarının sindirim sistemi de yüzmeye yardımcıdır. Kum köpekbalıkları su yüzeyinde kalabilmek için hava yutarak midelerini şişirirler. Köpekbalıklarının vücut yağları karaciğerlerinde biriktiğinden etleri yavan ve tatsızdır. Orta derinlikte yaşayanlarının büyük ve yağlı karaciğerleri yüzdürücü organ görevi yapar. 

Köpekbalıklarının sabit solungaçlarını havalandırmak için, devamlı dolaşmaları gerektiği fikrinin doğruluğu bütün türler için geçerli değildir. Kaplan köpekbalıkları ve diğer bazılarının karınları üstünde yatarak saatlerce dipte kalabildikleri gözlenmiştir. Ağızları, oksijen için solungaçlara ağır ağır su pompalar vaziyettedir.  


             
Köpekbalıklarında dişler çenelerinde birkaç sıra halinde bulunur. Bu diş dizilerinin dışta olanı etkilidir ve içteki dizi ise kolaylıkla dışa doğru katlanabilir ve burada kaybedilen dişlerin yerini alır. Çenenin ön kısmında dişler kesicidir. Bunların gerisinde ise ezici dişler yer alır. 

Etçil saldırgan ve hareketli hayvanlardır. Çoğunlukla balıklar, çeşitli omurgasızlar ve gemilerden, limanlardan, atılan çöplerle beslenirler. Bu arada çeşitli eşyaları da yutarlar. Yakalananların midelerinde çeşitli kutular, şişeler, kömür ve tahta parçaları, gazete kağıdı, kırık çalar saatler, beze sarılmış tuğla gibi eşyalar görülür. Mideleri sindirimden çok depolama vazifesi yapmaktadır. Bazan midelerinde, parçalanmadan yutulmuş bütün balıklara rastlanabilmektedir. Köpekbalıklarının doymak bilmeyen yüksek bir iştahları vardır. Müthiş açlıklarını bastırmak için devamlı yiyecek ararlar. Bulurlarsa yerler. Köpekbalıkları okyanusların çöpçüleridir. Ağızlar başlarının altında olduğundan deniz tabanındaki leşleri adeta süpürürler. Mide suları o kadar kuvvetlidir ki, tek bir damlası insan etini yakar. Yavruları bile aç doğar. Doğar doğmaz dişlerine uygun küçük balıklara saldırırlar. Ağızları altta olduğundan, avlarına yandan dönerek saldırırlar. Avdan testereyle kesilmiş gibi parçalar kopararak yerler. Bu balıkların saldırısı sonucu, ayağını veya kolunu kaybetmiş birçok insan mevcuttur. Bu hayvanlar, tehlikeli olmakla beraber insanlara yaptıkları zarar korkulduğu kadar değildir. Her sene yıldırım çarpmasıyla ölenlerin sayısı, köpekbalıklarının öldürdüklerinden fazladır. 



Köpekbalıkları, çok keskin bir koku alma duyusuna sahiptir. Başın alt kısmında ve ağzın önünde bulunan burun deliklerinde koku alma organları vardır. Burunları soluk almaya değil, koku almaya yarar. Kan kokusunu üç km uzaklıktan hissederler ve saldırgan bir hale gelerek o bölgeye doğru hızla hareket ederler. 

Koku duyusunu görme duyusu tamamlar. Eskiden beri, köpekbalıklarının gözlerinin zayıf olduğu kabul edilirdi. Ancak, yapılan incelemeler neticesinde gözlerinde hassas bir retina bulunduğu ortaya çıkarıldı. Çok zayıf ışıkta bile görebilirler. Mesela gece veya karanlık derin sularda rahatlıkla avlanabilirler. Bazı derin su köpekbalıklarının gözlerindeki ağ tabakasında zayıf ve kesintili ışığı netleştiren ince bir zar mevcuttur. (Kediler de buna yakın bir mekanizmayla koyu karanlık bir ortamdaki en zayıf ışığı bile değerlendirerek çevrelerini rahatça görürler.) Gözlerine fazla ışık geldiğinde duyarlı zar, bir çeşit koku diyaframıyla örtülerek gözü korur. 

Araştırmacılar, köpekbalıklarının avlanırken, avlarının 30 metre yakınına kadar koku duyularıyla yaklaştığını, 30 metreden daha yakın olan avları için gözlerini devreye koyduklarını ortaya çıkardı. 

Köpekbalıkları, ayrıca vibrasyonlara karşı da çok hassastır. Aynı zamandan vibrasyon (sallantı) cinsi de mühimdir. Akıntı ters olsa bile işitme duyuları sayesinde sudaki titreşimlerden, yaralı bir insan veya hayvanın varlığının farkına varırlar. İşitme olayına, kapsül içinde bulunan iç kulaklarından başka, yanal çizgilerinden de son derece istifade ederler. Kemikli balıklarda olduğu gibi, vücutlarının yanlarında uzunlamasına birer kanal içinde bulunan yan organ (yanal çizgi) küçük frekanslı titreşimleri idrak eder. 





Köpekbalıklarının saldırısına sebeb olan etkilerden biri de yüzen kimsenin sudaki hareketleridir. Köpek balıkları, daha çok sinirli, düzensiz, çırpıntı şeklindeki su dalgalarına doğru giderler. Bir insanın sudaki davranışı, çoğu zaman köpekbalıklarının davranışını tayin eder. Suda panik çok tehlikelidir. Böyle hareketler köpekbalıklarına davetiyedir. Denizde yüzen insan, köpekbalığı gördüğü takdirde soğukkanlılığını bozmadan düzenli yüzme hareketleriyle sahile bir an önce varmaya çalışmalıdır. Bunun çok faydası vardır. Paniğe kapılmadan düzgün yüzme hareketleriyle birkaç köpekbalığı arasından sıyrılarak sahile ulaşan kimseler mevcuttur. Köpekbalığının burnu darbeye karşı hassastır. Burnuna vurulabilecek bir yumruk, balığı kaçırtır. Bir yaralanma halinde, yarayı hemen kayış gibi birşeyle sıkarak kanı durdurmak gerekir. Aksi takdirde kısa bir anda ortalık köpekbalıklarıyla kaynayabilir. Köpekbalıkları genelde derin su hayvanları olmakla beraber bazan sığ sularda da saldırmaktadırlar. 




Köpekbalıklarının duyuları

Koku

Köpekbalıklarının en gelişmiş duyu organıdır. Çok uzaklardan canlıların varlığından haberdar olabilirler. Bazı köpekbalığı cinsleri sudaki bir damla kanın kokusunu 3 Km. uzaktan algılayabilecek kadar bu duyusunu geliştirmiştir. 

Görme

Görme duyusunun diğer organlarına göre çok daha az gelişmiş olduğu bilinmekle birlikte, özellikle derinlerde yaşayan türlerinin tam tersine çok gelişmiş görme yetenekleri kazandığını biliyoruz. 

Duyma

Suda ses karadakinden dört kat hızlı yayılır. Biz insanlar sesi uzaktan duymamıza karşılık yerini ve yönünü tespit edemeyiz. Oysa köpekbalıkları çok uzaklardan sesi duyabildikleri gibi, bunun yerini de tespit edip saldırıya geçebilmektedir. 

Tat alma

Bazı cinsleri tam bir çöplük gibidir(Kaplan Köpekbalığı gibi) fakat genellikle damak zevki olan hayvanlardır. Ağızlarına aldıkları yiyeceğin tadını beğenmediklerinde fırlatıp bırakırlar. İnsanlara olan saldırılar da genellikle ağızla bir dokunma şeklinde olur ve sonra kemikli ve alışmadıkları bir tat olan bu eti yemek istemezler. Fakat bu saldırı sırasında hayati organlara gelen ısırmalar nedeniyle genellikle kan kaybından ölümler meydana gelir. 

Diğer

Sudaki vibrasyonları çok uzaktan algılamaya yarayan ve solungaçlarının hemen yanından başlayarak kuyruk bölümüne doğru uzanan algılama organları vardır. Bu organ sayesinde sudaki olağanüstü hareket titreşimlerini, örneğin yaralı bir balığın çıkardığı titreşimleri algılayabilir. 

Lorenzini Ampülleri adı verilen Burunlarının hemen ucunda bulunan küçük delikler şeklindeki bu algılayıcılar sayesinde, suda canlılardan gelen elektrik akımlarını algılayabilmektedirler. Bizim ancak çok gelişmiş cihazlar kullanarak tespit edebileceğimiz bu elektriksel alanlardan canlının türünü dahi anlayabilmektedirler. Özellikle gece ve dipte avlanmayı seven türlerinde bu algı organları daha fazla gelişmiştir. 




Köpek balığı türleri

- GREAT WHITE SARK (3.7-4.9-7 m , tehlikeli) - TIGER SHARK - BULL SHARK (2.1-3.5 m , oldukça agresif) - BASKING SHARK (10 m , genelde agresif değiller) - BLACKTIP REEF SHARK (1.6 m , genelde agresif değiller) - BLUE SHARK (3-8 m , 97 km/sa , oldukça tehlikeli) - BLUNTOSE SIXGILL SHARK (4.8-5 m , 6 solungaç ,tehlikeli değil) - BONNET HEAD SHARK (1 m , zararsız) - GALAPAGOS SHARK (3-3.7 m , agresif) - GREAT HAMMER HEAD (3.5-6 m , genelde tehlikesiz) - MAKO (1.5-3.7 m , tehlikeli) - NURSE SHARK (0.7-4 m , pek saldırgan değil,rahatsız edilmedikçe) - WHALE SHARK (7.6-14 m , zararsız) 

Asıl köpekbalığı (Mustelus mustelus)

Tropik ve kuzey denizlerle Akdeniz’de yaşar. Boyu 1,25 ile 1,75 m arasındadır. Yumuşakça ve kabuklular ile beslenir. Derinlerde barınır. Mayıs ve haziran aylarında kıyı bölgelere gelir. 

Mavi köpekbalığı (Prionace glauca)

Tropik ve ılık denizler ile Akdeniz’de ve Avrupa kıyılarında yaşar. Boyu 3,5-4,5 metre kadardır. Gözleri, göğüs ve karın yüzgeçleri mavi olduğu için bu adı almıştır. Pamuk balığı olarak da bilinir. Dişleri kuvvetli ve testere gibidir. Yakalandığı zaman sudan çıkarılmadan önce öldürülür. Asıl harhariyastan sonra insanlar için en korkulu balıktır. Bir defa insan etinin tadını almış olanı korkusuzca insana saldırır. Tropik denizlerde 140 kadar çeşidi yaşamaktadır. 

Asıl harhariyas (Carccharhinus lamia)

Bu cinsin 40 kadar türü vardır. Atlantik Denizinde ve Akdeniz’de yaşar. Boyu 2,25 metre kadardır. Rastladığı balığı yutar. İnsan için en tehlikeli köpekbalığıdır. 

Mahmuzlu camgöz (Squalus acanthias)

Atlantik Denizinde ve Akdeniz’de yaşar. Boyu 1,5 metre kadardır. Her iki yılda bir ilkbaharda beyaz renkli 25-26 cm boyunda 6 ile 12 yavru doğurur. 

Siyah camgöz (Etmopterus spinax)

Avrupa denizlerinde yaşar, Boyu 45 cm’dir. Sırt yüzgeçlerinde birer diken vardır. Ortalama olarak 10 ile 20 yavru doğurur. 

Çekiç balığı(Sphhyrna zygaena)

Akdeniz’de tropik denizlerde yaşar. Başı çekiç şeklinde, saldırgan bir köpekbalığıdır. Boyları 3-5 m’ye ulaşabilir. 200-300 kg ağırlıkta olanları mevcuttur. 

Güneşleyen köpekbalığı (Cetorhinus maximus)

Daha çok okyanuslarda bulunur. Boyları 13 metreye, ağırlıkları 400 kiloya kadar ulaşır. Denizin yüzeyine yatıp ısındığı için bu ismi almıştır. Saldırdığı avını öldürmeye değil ondan bir parça koparmaya çalışır.

          
SOSYAL MEDYA

     Sosyal Medya kavramı artık dilimize tamamen oturdu ve zihinlerde de genel olarak şekillenmiş durumda. Artık sosyal medya denilince pek çok kişi düzgün bir tanım yapmasa da yaklaşık olarak bir şeyler söyleyebiliyor. Bunun ötesinde artık kişiler ve kurumlar sosyal medyanın önemini biliyor ve aktif olarak kullanıyor.

Bir çok insanın mobil ve online olduğu dijital çağ da  paylaşım ve iletişim sınırı olmadan özgür ve özgün tartışma zemini yaratan Sosyal Medya, kişi ve birey iletişiminin yanında marka ve kurum konumlandırması açısında da son derece önemlidir. Sağladığı etkileşim açısından, eğitim , araştırma ve bilgi sağlama anlamında da kapılarını ardına kadar açmaktadır.



Ortaya koyduğumuz bu Sosyal Medya tablosu ardından en sade tanımı ile “Sosyal Medya, kullanıcıların İnternet'te aradığı ve kullandığı içeriği yine kendilerinin ürettiği bir platformdur.” diyebiliriz. 

SOSYAL MEDYANIN ORTAYA ÇIKIŞI

İnternet ağının kişisel kullanıma uygun hale getirilip bir iletişim kanalı olmasıyla kullanıcılar aradıkları bilgiyi İnternet sitelerinden elde etmeye başladılar. Fakat ilk dönemlerde İnternet siteleri sayısı oldukça az, içeriği de son derece zayıftı. İnternet sitesi olmayanların ise herhangi bir şekilde İnternet ortamına içerik eklemesi söz konusu değildi. Daha sonraları kullanıcılar İnternet sitelerindeki içeriklere yorum olarak katkıda bulunabilmesiyle sosyal medya kavramına geçişinin ilk adımları atılırken Blog siteleri, sözlük siteleri ve Wikipedia ile sosyal medya ortaya çıktı.


Sosyal Medyanın Yararları ve Zararları
1.     Evinde, işinde, okulunda bulunan bir gencin dışarı çıkıp 3-5 tane gazete, 1-2 tane dergi almasını beklemeniz şuan ki teknoloji çağında biraz zor gibi duruyor çünkü hem daha masraflı hem daha az kaynağa ulaşılabilirlik hem de yorucu gibi gözüküyor.
2.     Diğer bir faydası ise popüler, ünlü kişilere ulaşılması olduğunu düşünüyorum. Türkiye’ye mal olmuş bir çok ünlü kişi sosyal medya sitelerinde üyelikler açmış durumdalar. Bu sitelerden tiyatro-sinema oyuncusu, yazar, şarkıcı, gazeteci, yönetmen gibi meslek dallarından olan birçok ünlü şahsa ulaşabiliyoruz.

3.     Başka bir faydası ise Facebook gibi siteler üzerinden oluşturulan event ve gruplar. Bu event ve gruplar sayesinde gençler, yeni insanlarla tanışma fırsatı, eğlence veya akademik odaklı organizasyonlara ulaşma fırsatı, bilgi ve deneyimler hakkında fikir sahibi olma imkânı bulabilirler.

4.     Sosyal medya ile insanlar artık daha özgür. Toplum mühendisliği denen olgu sosyal medyaya giremiyor. Eskiden bilgiyi sınırlı kaynaklardan alabiliyorduk ancak şimdi bilgi sınırsız …

5.     Sosyal medya tabakalar arasındaki sınırları kaldırdı. Artık yaşadığı bölgede elektrik kesintisi yaşayan bir birey, ilgili bakana tweet atıp sesini duyurabiliyor. Belki de ömrünüz boyunca karşılaşamayacağınız insanlarla arkadaş olabiliyorsunuz.

6.     Sosyal medya ve sosyal ağ ortamları yetişmekte olan gençlerimizi aşırı derecede kullanımda gerçek sosyal ortamlardan uzaklaştırıyor

7.     Asosyal insan ilişkileri zayıf, pasif ve mutsuz kişilikler ortaya çıkabiliyor.

8.     Asosyal insan ilişkileri zayıf, pasif ve mutsuz kişilikler ortaya çıkabiliyor.

9.     Yayınlanan bir yalan haber anında dünyaya yayılabiliyor ve kullanıcıların akılları karışabiliyor. Bunların önüne geçilmezse internet ortamı ve sosyal medya ortamı bulunduğu kirlilikten kurtulamayacak gibi görünüyor.
10. Boyun, bilek, sırt, göz vb fiziksel sorunlara sebep oluyor.


Popüler Sosyal Medya Sitesi
1.  Facebook
Türü: Sosyal Ağ Siteleri
Nedir? Arkadaşlarınızla ya da benzer faaliyette bulunduğunuz kişilerle tanışmanıza ortak paylaşımlarda bulunmanıza yarayan bir sosyal medya sitesidir.
Kullanıcı Sayısı: 800.000.000

2.  Twitter
Türü: Microblog
Nedir? 140 karakter sınırıyla (1 sms karakter sınırı) paylaşmak istediklerinizi yayınlayabileceğiniz bir microblogging sitesidir. Mini Blogda diyebiliriz.
Kullanıcı Sayısı: 300.000.000

3.  Google+
Türü: Sosyal Ağ Siteleri
Nedir? Google’ın yeni sosyal ağ sitesidir. Takip ettiğiniz/Sizi takip eden kişilerle görüntülü konuşma, fotoğraf, video, link paylaşımı yapabileceğiniz her geçen gün gelişmekte olan sitedir.
Kullanıcı Sayısı: 90.000.000

4. Tumblr
Türü: Blog / Microblog
Nedir? Girdilerinize yazı, fotoğraf, alıntı, link, sohbet, ses ve video ekleyebildiğiniz mini blog sitesidir. Blogger’a göre daha basit, Twittera göre daha uzun yazabildiğiniz arada bir sitedir.
Türü: Video Paylaşımı
Nedir? YouTube üç Amerikalı iş arkadaşının (Chad Hurley Steve Chen ve Jawed Karim) eğlence için açtıkları daha sonra Google tarafından 1.65 milyar dolara satın alınan, kısaca “Video Paylaşım Sitesi” olarak adlandırabileceğimiz bir web sitesidir. Web sitesi yaklaşık 200 milyon video barındırmakta.

Türü: Müzik Keşfetme
Nedir? Günde 600.000 kullanıcının ziyaret ettiği çok rahatça müzik dinleyebileceğiniz, arkadaşlarınızla paylaşabileceğiniz Türk yapımı bir sitedir.
Türü:Fotoğraf Paylaşımı
Nedir? En popüler iPhone  uygulamalarından biridir.  Çektiğiniz fotoğraflara çeşitli efektler uygulayabilir anında paylaşabilirsiniz. Sizi takip edenlerle de fotoğraflar üzerine yorumlaşabilirsiniz.
Kullanıcı Sayısı: 10.000.000
           


Türü: Sosyal Ağ Siteleri
Nedir? Dünyanın en büyük e-posta servislerinden biri olan Yahoo’nun Facebook’a benzer çalışması My Yahoo. Chat yapabilir, günlük falınıza bakabilir, arkadaşlar ekleyebilir, yeni müzikler keşfedebilir, oyunlar oynayabilir, iş dahi bulabilirsiniz. Sayısız farklı Yahoo! servisine ulaşabilirsiniz. Sayısız derken 79 ayrı servisi kastediyorum. Her ay 700 milyon insanın ziyaret ettiği dev bir site kendisi.

INTEL vs AMD

Günümüzde bilgisayar alacak çoğu kişinin kafasına takılan bir soru olan İNTEL Mİ , AMD Mİ 
almalıyım ? sorusunu bu iki işlemciyi karşılaştırarak cevap bulmaya çalışalım. 






Karşılaştırmayı yaparken bu işte tecrübeli bir kişinin 
yorumlarıyla destekleyeceğiz.


İntel vs Amd : AMD ve Intel şu anda PC’lerde işlemci piyasasına hakim olan iki büyük oyuncu. Uzun yıllardır iki firma arasındaki rekabet sürüyor ve tabii ki kullanıcılar da bu rekabetin bir parçası haline geliyorlar. Gerek AMD gerekse de Intel’in fanatiği olan bilgisayar kullanıcıları çeşitli yorumlarla paylaşım ortamlarınvvda atışmaya devam ediyorlar.Her iki işlemci üreten şirket de aslında çok farklı ihtiyaçlara ve farklı bütçe seçeneklerine hitap ediyor. Bunları kategorilendirecek olursak;
Performans/Fiyat Oranı
Performans kıstası olarak işlemci hızını baz alacak olursak AMD işlemcilerin her zaman önde olduğunu görebiliyoruz. Yani belli bir performansı yakalamak için kısıtlı bütçeye sahip olan kullanıcıların AMD tercih etmesi mantıklıyken, bütçesi daha geniş veya profesyonel çalışmalar yapan kullanıcıların Intel’e yönelmesi daha iyi olacaktır.
Aynı zamanda çok çekirdekli işlemcilere daha uygun fiyatlara ulaşabilmek açısından AMD’nin önder olduğunu görebiliyoruz. Gün içerisinde onlarca farklı uygulama çalıştıran ve fazla çekirdeğe ihtiyaç duyan bir bilgisayarınız varsa 8 çekirdeğe kadar uygun fiyatlar sunan AMD tercih edilebilir durumda.
Sadece performans değerlendirmesi yapıldığında Intel işlemcilerin önderliği su götürmez bir gerçek ancak kimi noktalarda uçuk fiyatlar nedeniyle elde edilen performans anlamsız kalabiliyor.
Mimari Değişiklikleri
Bir seferde çok daha fazla ödeyerek üst performanslı bir Intel sistem sahibi olabilirsiniz. Her ne kadar çok uzun süre bu sistemin sizi idare edeceği kesin olsa da özellikle oyunsever biriyseniz bu idare etme süreci çok daha kısa olacaktır. Intel işlemcilerin mimarileri ve anakart soketleri AMD’lere göre çok daha hızlı değiştiğinden dolayı herhangi bir işlemci yükseltilmesi durumunda özellikle anakart değişiminiz de gerekli olacaktır.
AMD işlemciler ise çok büyük değişiklikler dışında mimari değişiklikler gerçekleşse bile pek anakart değişimine gerek duymuyorlar. Sadece bir BIOS güncellemesi ile anakartınızın en son AMD işlemcileri desteklemesini sağlayabiliyorsunuz ve bu sistem yükseltmelerinizin daha verimli bir şekilde gerçekleşmesini sağlayabiliyor (AM2, AM3 işlemcilerden AM3+ işlemcilere geçiş gibi).
Ekran Kartı & Bellek
AMD işlemcilerin eski adıyla ATI, yeni adıyla AMD ekran kartlarıyla çok daha uyumlu ve performanslı çalıştığı bilinen bir gerçek. Benzer bir ilişki de Intel işlemciler ile Nvidia ekran kartları arasında mevcut. Bu nedenle ekran kartı seçiminize göre işlemcinizi belirlemeniz özellikle oyunlarda çok daha performans almanızı sağlar. Ayrıca AMD destekli anakartlarda genellikle Crossfire, Intel destekli anakartlarda ise SLI desteği mevcuttur. Kısacası çift ekran kartı kullanmak isteyenlerin bu konuya dikkat etmeleri önemli.
Ayrıca AMD işlemciler her zaman 2-4 kanallı belleklerle çalışırken, Intel işlemcilerin kimi modellerinde 3-6 kanallı bellekler kullanılmaktadır. Bellek kullanımı ve performans beklentinize göre iki şirketten birisi sizin için daha avantajlı olabilir.
Hız Aşırtma (Overclock) Performansı
AMD işlemcilerin Intel işlemcilere göre çok daha hız aşırtmaya yatkın oldukları biliniyor. Özellikle açık çarpan kilidi ve açılabilir gizli çekirdek (Phenom 2 serisi) gibi özelliklerle gelen AMD işlemciler satın alındıkları hızların çok daha üstüne çıkarak daha az fiyata daha fazla performans sunabiliyorlar.
Ancak Intel marka işlemcilerde ise daha yüksek sıcaklıklara dayanıklılık mevcut. 60-70 derece güvenli sıcaklığa sahip AMD işlemcilerin yanında Intel işlemciler 80-90 derece aralığına kadar sorunsuz çalışabiliyorlar. Tabii ki işlemcinizin bu sıcaklıklara ulaşması kasa içi havalandırmanızı da negatif etkileyeceğinden dolayı uyarı sıcaklığının düşük olması genel sistem sağlığınız için avantaj haline gelebilir.
Tüm bu farklı koşullar bir araya geldiğinde bütçesi sınırlı ancak performanslı bir oyun/multimedya bilgisayarı elde etmek isteyenler için AMD işlemciler en iyisi olurken, bütçesi daha rahat ve işlemci yoğunluklu uygulamalarla çalışacak kullanıcıların Intel tercih etmesi gerekiyor.
Yani kullanıcılar açısından AMD mi Intel mi tartışması tamamen gerekliliklere göre belirleniyor ve etraflıca araştırıldığında galibiyeti son kullanıcı açısından iki firma da elde edemiyor. Tabii ki şirket büyüklükleri ve karlar açısından değerlendirildiğinde Intel’i galip olarak görebiliriz ancak bunların son kullanıcıya pek de etkileri olduğu söylenemez.

İnsanlığın Bir Gün Dünya Dışındaki Yeni Yuvası Olmaya Aday Gezegenler



 Gliese 581 d (0,50 ESI)

20 ışık yılı uzaklıktaki gezegen, Dünya'dan en az 5.6 kat daha büyük. Bu da yerçekiminin büyük olmasına neden olduğu için burada ulaşım bir hayli zorlu olacaktır. Araçlar için daha fazla bir itiş gücü gerekecektir, canlılar ise daha kolay yorulacaktır.

Ekim 2008'de Gliese 581 d'ye doğru "A Message From Earth" adı verilen yüksek güçlü bir radyo yayını yapıldı. Yayın, gezegene 2029'da ulaşacak ve olası bir cevap Dünya'ya 2049 yılında dönecek.


MARS (0,64 ESI)

MARS (0,64 ESI)
Mars'ta bir canlıya rastlamasak da potansiyel olarak yaşanabilir olarak adlandırılıyor.Curiosity'nin yaptığı testlere göre uzun yıllar önce burada akan dereler bile mevcuttu. Yüzeyindeki yaygın demiroksitten dolayı kızılımsı bir görünüme sahip olduğu için Kızıl Gezegen de denir. Mars, Dünya hariç tutulursa, halen Güneş Sistemi’ndeki gezegenler içinde sıvı su ve yaşam içermesi en muhtemel gezegen olarak görülmektedir.

Kepler-186f (0.64)

Kepler-186f, Dünya'dan yaklaşık 500 ışık yılı uzaklıkta bulunan kırmızı cüce yıldız Kepler-186 yörüngesindeki bir ötegezegendir. Kepler-186f, başka bir yıldızın yaşama elverişli bölgesinde keşfedilen, Dünya ile benzer yarıçapa sahip ilk gezegendir. Burada bir yıl 129,9 gün sürüyor. Eksen eğikliği az olduğu için mevsimler tam anlamıyla yaşanamıyor.

HD 40307 g (0.67 ESI)

HD 40307 g (0.67 ESI)
Bu gezegende sıvı halde su bulunabileceği ihtimali yüksek olduğu ileri sürülüyor.Dünya'dan 7 kat büyük olduğu için burada da yerçekimine alışmak epey zor olacaktır. 2008 yılında keşfedildi ve Ressam takımyıldızında yer alıyor. 42 ışık yılı gibi nispeten yakın bir uzaklıktadır.

Gliese 163 c (0,68 ESI)

Gliese 163 c (0,68 ESI)
Bir yılı 26 gün süren bir gezegen. 60 derecede kaynayan denizlere sahip, kaplıcalarla dolu bir gezegen gibi. 49 ışık yılı uzaklıkta. Dünya'dan 7.2 kat daha büyük.

Kepler 62f (ESI 0.69)

Kepler 62f (ESI 0.69)
Karasal veya su egemen bir yapıda olabileceği tahmin ediliyor. Yarıçapı Dünya'dan 1.4 kat daha büyük. Güneş'ten biraz daha soğuk ve küçük bir yıldıza sahip. Mümkün olsaydı bu gezegenden kendi güneşinin manzarasını şeftali rengine yakın bir renkte görebilirdik.

Kepler-22b (0,75 ESI)

600 ışık yılı uzaklıktaki Kepler-22b, Dünya’nın kardeşi gibi görünüyor. Kepler 22b’nin bir yılı 290 gün sürüyor.

Tau Ceti e (0,77 ESI)

Tau Ceti e (0,77 ESI)
Dünya'dan 1.8 kat daha büyük, bir yılı ise 168 gün sürüyor. 11.905 ışık yılı uzaklıkta. Güneşi bizim güneşimizden iki kat daha yaşlı olan bu kayalık gezegende hayat varsa şimdiye kadar evrimleştiği düşünülüyor. Uzaylı dostlarımız orada bizi bekliyor olabilirler.

Kepler-283c (ESI 0.79)

Kepler-283c (ESI 0.79)
İlk keşfedildiğinde gezegen adayı olarak sınıflandırılmıştı, daha sonra NASA tarafından gezegen olduğu doğrulandı. Dünya'dan 1.8 kat daha büyük ve her 93 günde bir yörüngesini tamamlıyor.

Gliese 832 c (ESI 0.81)

Gliese 832 c (ESI 0.81)
16 ışık yılı uzaklıktaki bu gezegen bir kırmızı cüce yıldız yörüngesinde. Dünya'dan 5.4 kat daha büyük. Sıcaklığının Dünya'daki sıcaklıklara nispeten benzer olduğu düşünülüyor ancak onun yörüngesi önemli sıcaklık dalgalanmalarına neden olabilir.

Gliese 581 g (ESI 0,82)

Gliese 581 g (ESI 0,82)
Yaşam koşullarının oluşması açısından mükemmel bir gezegen olduğu söyleniyor. California Üniversitesi, yaptığı açıklamada, gezegenin Dünya'nın galaktik komşusu olduğunu, çevresinde döndüğü yıldızın, Dünya'ya 193 trilyon kilometre uzaklıkta olduğunu bildirdi.

Kepler 62e (ESI 0.83)

Kepler 62e (ESI 0.83)
1200 ışık yılı uzaklıktaki bu gezegenin yarıçapı Dünya'dan 1.61 kat büyük. Su olabileceği öngörülüyor ve kayalıklara da sahip olabileceği düşünülüyor. Lyra takımyıldızında yer alıyor.

Kepler 442b (ESI 0.84)

Kepler 442b (ESI 0.84)
Henüz 4 gün önce keşfedilen bir gezegen. 1.120 ışık yılı uzaklıkta bulunuyor. Dünya'dan 1.34 kat daha büyük ve bir yılı 112.3 gün sürüyor.

Gliese 667Cc (0,84 ESI)

Gliese 667Cc (0,84 ESI)
Dünya dışı yaşam için en uygun gezegenlerden biri olabilir. Star Trek terminolojisinden ismini alan M-tipi yıldız, gezegene ev sahipliği yapıyor. 29,4 derece yüzey sıcaklığı olduğu tahmin ediliyor, bu da orada hayat olabileceği anlamına geliyor. Bu gezegendeki alacakaranlık bölümlerde yaşam olabileceği düşünülüyor. Gezegenin tek kusuru sanki hedefe kilitlenmiş gibi dönmemesi. 3 yıldıza sahip bu gezegende oldukça ilginç bir manzara olacağı düşünülüyor.

Kepler 296e (ESI 0.85)

Kepler 296e (ESI 0.85)
2 Şubat 2014'te NASA tarafından keşfedildi. Yarıçapı Dünya'dan 1.75 kat daha fazla. Güneş benzeri bir yıldızın etrafında 36.1 günde turunu tamamlıyor. Yüzeyinin bir bölümünde sıvı halde su olabileceği tahmin ediliyor.

Kepler 438b (ESI 0.88)

Kepler 438b (ESI 0.88)
Geçtiğimiz günlerde keşfedilen yeni bir gezegen, üstelik Dünya'ya en çok benzeyen gezegen unvanını ele geçirdi bile. Dünya'dan yüzde 12 oranında daha geniş. Ayrıca yıldızına daha yakın mesafede dönmesi nedeniyle Dünya'ya kıyasla yüzde 40 daha fazla ışık alıyor. Yüzeyi Dünya'nın yüzeyinden daha sıcak. Caldwell kızıl cüce güneşi etrafında dönen bu gezegenden bakıldığında gökyüzünün, Dünya'ya kıyasla daha kırmızı görünebileceği söyleniyor. Zira gezegen 475 ışık yılı uzakta ve gezegeni oluşturan maddeler hakkında henüz bir bilgi yok. Yıldızı çevresindeki turunu 35 günde tamamlıyor.

Kepler-452b

BONUS: Kepler-452b
NASA'nın 23 Temmuz 2015'te açıkladığı en yeni yaşanabilir gezegen Kepler-452b, Dünya'dan 1.6 kat daha büyük bir boyuta sahip. Güneşiyse bizimkinden %10 daha büyük. Bir yıl ise 385 gün sürüyor.